6 Mayıs 2013 Pazartesi

BMW 330ci - Baharı kutlamak için güzel bir mazeret

Serin sayılabilecek bir Nisan'dan sonra en sonunda Mayıs'la beraber bahar geldi. Zaten Mayıs bence İstanbul'a en yakışan ay. Mayıs demek Boğaz boyunca açan çiçekler, boğucu olmayan hava ve serin akşamlar demek... Yani arabayla keyif yapmak için birebir bir zaman!
Karşınızda BMW 330ci

Bahar aylarında PETROLKAFA olarak aklıma hep iki şey düşüyor: motorsikletler ve cabriolar. Maddi olarak ulaşmak çok daha kolay olsa da, motorsikletin İstanbul trafiğinde büyük bir risk olduğunu düşünüyorum. Şöyle Fransa'da veya İtalya'da yaşasam hiç düşünmeden alırdım. Şu durumda, ikinci alternatife kalıyoruz: cabriolar. Ama onlar da pek ucuz olmuyor. Yine de 2. elde cazip fırsatlar bulmak her zaman mümkün. İşte yakın bir arkadaşım benzeri bir fırsatı değerlendirmiş ve 2003 model bir BMW 330ci almış. Bu aracı güzel bir Mayıs gününde test etme fırsatı buldum. 


İlk İzlenim
Her ne kadar 2 önceki kasa olsa da (E46), bence araç hala güzel gözüküyor. BMW'nin öngörülü tasarımının sonucu bu. Sonraki kasa (E90) coupe ve cabrioların da dizayn olarak çok şık ve elegant olduğunu (özellikle sıkıcı sedanla aralarında olan dizayn farklılıkları bunda çok etkili) eklemeliyim.
Kumaş tavan,
yakışıklı bir profil çizgisi ve arka tasarım demek
Ben metal tavanlı coupe/cabriolar ilk çıktığında "aaa, ne kadar iyi fikir" derdim. Ama seneler geçtikçe fikrim değişti. Neden mi: maalesef metal tavanı bagaja sığdırmak çok kolay değil ve bu yüzden araçlar kambur ve orantısız gözüküyorlardı (bakınız: megane CC, peugeout 307CC, VW Eos). Peugeot 307CC ile Pininfarina'nın büyülü ellerinden çıkan 306 cabrionun farkını düşünün mesela. Kumaş tavan daha iyi katlandığı için arkada böyle bir kambur yaratmaya gerek kalmıyor ve aynen 330ci'da olduğu gibi yandan çok güzel bir profile sahip oluyorlar. Zaten dikkat ederseniz, sonradan pazara giren modellerde kumaş tavan geri gelmeye başladı (bknz: Audi A3 cabrio)
Gelelim işin kalbine 
3000cc motor gürül gürül valla. 6 silindirin tatlı tınısı insana herşeyi unutturuyor. Aracın üstü açık olunca da hem motor hem egsozt sesini daha iyi duyuyor insan. Araç 100bin km'yi devirmiş olmasına rağmen motor hala sağlıklı bir izlenim bırakıyor.  Yüksek hacimli atmosferik motorun verdiği zevk bence yeni neslin düşük hacimli turbo motorlarında pek yok. Ama tabi bunun acısı benzin istasyonunda çıkıyor. 231hp'lik 330ci için fabrika verisi olan 6.5sn ise bana biraz iyimser geldi. Yol tutuşundan çok etkilendiğimi söylemem lazım. ESP açıkken bile 330ci arkasını bırakmakta istekli ve bunu çok kontrollü yaptığını hissettiriyor. Arkadan itişin büyüsü... 
Ancak direksiyon çok ağırdı, yani ilk arabam olan hidrolik direksiyonu olmayan 94 model Corolla'nın direksiyonu bile neredeyse daha yumuşaktı. Hoş, sportif kullanımlarda, sert direksiyonun faydası oluyor.
Aksesuar zenginliği 10 yıl öncesinin arabası mı dedirtiyor
Araç konforlu. Özellikle aksesuar olarak gayet zengin. Bir kere tavan mekanizması full otomatik. Tek bir düğmeye devamlı basarak yaklaşık 30sn içinde tavan bagajın altında kayboluyor. Tabi meraklı gözlerin bakışları altında... Yol bilgisayarı, ısıtmalı koltuklar, geri vitese takınca kendiliğinden aşağı dönüp kaldırımı gösteren sağ ayna gibi günümüz araçlarında olmasa şaşırmayacağımız aksesuarlar var. 
Arka koltuklara 2 çocuk veya minyon 2 bayan oturur. Ama çok geniş olduğunu söyleyemem. Bagaja ise 2 valiz sığar, daha fazlası değil... Zaten bu aracın keyfi en çok 2 kişi çıkar, benden söylemesi. (2 uğurlu sayım değil)
Bagaja 2 valiz sığar ama mucize beklemeyin

Sonuç olarak bence 10 yaşında bir arabadan beklenmeyecek bir keyif sağlıyor. Araca çok iyi bakılmıştı, fotolardan da anlayabilirsiniz. Hem içi, hem dışı, hem tentesi gayet iyi durumda. 2. elde almak için çok uygun bir seçim olduğunu itiraf etmeliyim. Tek can sıkıcı kısmı yüksek vergiler olacaktır, ama bildiğiniz gibi belli bir yaşın altındaki araçların vergileri de düşüyor.
Erdem'e böyle keyifli bir günde arabasını paylaştığı için teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder